24 Aralık 2011 Cumartesi

Güzel Haber Diye Buna Derim

Uzun zamandır araba almak gibi bir hayalim var. Şimdilik sadece hayal. (Aramızda kalsın hayalini kurmak almaktan daha mutlu ediyor.) Her neyse 2. el araba ilanlarına sık sık bakarım bazen de bütçeme göre yeni nesil arabalara. Bütçeme uygun birkaç model beğendim. (Olmayan bütçeme) Hayalim her ne kadar kırmızı daihatsu terios olsa da fiat panda da hoşuma giden modeller arasında. Hatta en çok hoşuma giden model. Sebebiyse çok açık. Çoluk çocuk yok, annemle bana fazla fazla yeter. Hem şirin hem de kullanımı kolay. Az önce gazeteleri okurken denk geldim. Üçüncü nesil Panda ikinci çeyrekte geliyor diye başlık atmışlar gazetede. Pek sevindim. Kısaca haberi kopyalamak gerekirse;


Yeni Panda, halen satılmakta olan ikinci nesiline göre daha yuvarlatılmış hatlara sahip. Ayrıca daha geniş, yüksek ve uzun. Fiat’in ilk kez kullandığı “Slim” (yani ince) ön koltuklar sayesinde önde ve arkada oturanlara fazladan diz mesafesi sunuluyor.
Yeni Panda’da aktif ve pasif  güvenlik teknolojileri hayli zengin tutulmuş. 4 hava yastığı, Fren Destek sistemli ABS, Gündüz Farları standart.  ESC (Elektronik Denge Kontrolü) sistemi ve düşük hızlarda çarpışmayı önlemeyi veya olası etkilerini aza indirmeyi amaçlayan LSCM sistemi de isteğe bağlı alınabilecek.

Yeni motorlar
Araçta düşük tüketimli 2 silindirli 0.9 lt (65 HP?ve 85 HP) TwinAir ve yeni 1.2 lt (69 HP) Fire benzinli motorlar yer alıyor. Yeni Panda’da tek dizel seçenek, 75 HP’lik 1.3 Multijet II motor. Panda’nın hangi motorlarla Türkiye’ye getirileceği henüz belli değil.
Kaynak

 Teknik özellikleri bir bilene soracağım elbet ama bunca zaman bekledim alacaksam yeni nesil pandayı neden almayayım. Yılbaşı biletim hazır bakalım yeni yıl bana küçük dileklerimden hangisiyle sürpriz yapacak. :)

22 Aralık 2011 Perşembe

The Hobbit: An Unexpected Journey / Bilbo Baggins Dönüyor

İlginç bir başlık oldu değil mi? Örümcek Adam, Batman döner de yüzüğü tüm hobbitlerin başına bela olan adam dönemez mi? Tüm dünyanın (Yani benim.) merakla beklediği Hobbit 2012 de gösterime giriyor. Bilbo Baggins, Gandalf, cüceler hepsi var bu filmde. Yüzüklerin Efendisi serisi hem kitap hem de film olarak oldukça hoşuma gitmişti.
Filmlerin tamamını yine annemle birlikte Akün Sinemasında izlemiştik. Peter Jackson'ın yine harikalar yarattığına eminim. Önce fragmanı izleyelim;
Fragmanı izledikten sonra film hakkında beklentileri ve yorumları merak ettim. Herkesin hem fikir olduğu konu filmlerin Orta Dünya serisi ile başlamasıydı. Seriye tersten başladılar ama olsun sonuçta ortaya çıkan yapımlar harika.
Bu tür büyük yapımlarla ilgili beğendiğim bir diğer konu da soundtrack seçimlerinin sahnelerle uyumlu ve içlerinde bağımsız birer hikaye barındırıyor olması. Misal Enya'nın seslendirdiği May it be hala mp3 çalarımda keyifle dinlediğim şarkılardan biridir. Fragmanda dikkat ettiyseniz oyuncuların söylediği şarkıda hikayenin içinde hikaye anlatır nitelikte. Bu yüzden izlerken sıkılmıyor ve çerez diye tabir edilen izle ve unut yapımlardan olmuyorlar.
Filmde Bilbo, Gandalf var dedik demesine ama Gollum'u unuttuk. Hiçbir kötü bu kadar sevimli olmamıştır. Nedendir bilinmez Gollum'un yüzüğün peşinden düşerken ki hali bende büyük bir acıma duygusu yaratıyor. Filmin ne zaman gösterime gireceğini tam olarak bilmiyorum.(Posterlerden birinde Aralık 2012 diyor) Bildiğim tek şey izlemek istediğim. Afişsiz olmaz. Afiş ekleyelim ki blogun yüzü gözü açılsın azıcık renkli dursun.



21 Aralık 2011 Çarşamba

Spider-Man 4 / Tobey Gitmeeee

Hüsran, hüsran yine hüsran.... Tobey Maguire yok gitti yerine bu geldi.
Yeni örümcek adam hakkaten örümceğe benziyor. (Hayranları varsa hiç kızmasın Spider karakterinin karizması yerle bir oldu.)
Önceki yazılarda da dediğim gibi 2012 devam filmlerinin yılı olacak gibi görünüyor. Spider Man de bunlardan biri. Parker karakterini yukarda cismini gördüğünüz şahsın canlandıracak olması filmin bence en büyük eksisi. (Bir Tobey'e bakın bir de buna) Eksi dememin sebebine gelince. Devam filmlerinde seyirci alıştığı karakterleri görmezse adapte sorunu yaşanabiliyor. Fragman-ı şahaneyi izleyin sizde bana hak vereceksiniz.





Gördüğünüz gibi pek de eğlenceli olmayacak.( Muhalefet, muhalefet. Huyum kurusun bir şeyi de beğenmem) İşin eğlencesi bir yana Spider Man çizgi romanının yapımcılara ve senaristlere hikaye yönünden bol kaynak ve materyal sağlamasına rağmen neden illa başlangıç hikayesine döndüğünü anlayabilmiş değilim. Eğer amaçları yeni oyuncularla sıfır bir seri yaratmaksa eğer buna gerek yoktu. Batman serisinde de görüldüğü üzre değişik oyuncularla da bu iş gayet güzel yürüyor. Maksat stüdyolarımızdan film çıksınsa eğer görsel efekt dışında seyirciye pek bir vaad ettiği söylenemez.

Conan The Barbarian / Neredesin Arni?

Geçen gün annemle dizilerden sıkılıp, dvd de izleyecek bir şey bulamayınca mecburen tele dünya kanallarına mahkum kaldık. Çok nadir olsa da dişe dokunur filmler seyredebilirsiniz tele dünya sinema kanallarında ama geneli faciadır. (Sinema Tv Aile ve çizgi film kanalları bile daha iyi)


Yayın akışında Conan The Barbarian yazınca merak ettim. Sinemada hayalkırıklığı yaşattı demişti çoğu yorumcu. Bunca insan beğenmediyse vardır bir hikmeti ama can sıkıntısıyla o an mantıklı düşünemiyorsunuz ki. Hastane, hapishane ya da cenaze dolu dizilerden kaçarken bu filme yakalandık. Tam anlamı yağmurdan kaçarken doluya tutulduk. Halbuki fragmanında güzel bir filmmiş gibi duruyordu.

İlk Conan Arni Abi bu filmi izlerken neler hissetti acaba. Bence tepine tepine gülmüştür. Gerçek bir yeteneksizlik örneği sergilemiş Game of Thrones'un K ral Drogosu Jason Momoa ( Game of Thrones izlemedim. Imdb kopyası. Ne var yani görmezden gelseniz) bence bu faciadan sonra oyunculuğa az biraz ara versin. Hatta bu filmin senaristi, yönetmeni, çaycısı bile bir süre ortalarda görünmesin. Ne kadar bütçeye mâl oldu bilmiyorum.
Açılış sahnesinden kapanış sahnesine kadar sıralayabileceğim envai türde saçmalık sizi hayretler içerisinde bırakıyor. Afişine bakan da görsel şölen bizi bekler diye düşünür.




Cüzdanımdaki parayı hunharca katledemedikleri için Barbar Conan yapımcılarının derin üzüntüler içinde olduğuna eminim ama her ay benden tıkır tıkır bu filmler için fatura tahsil eden tele dünyanın zevkten dört köşe olduğunu da biliyorum. Gözünüze dizinize dursun. King Speech izlediğimde ümit vaad etmiştiniz ama Barbar Conan ile hayallerimi katlettiniz.

Ice Age 4 / Kıtalar Kayıyor Aman Dikkat!

2012 hızlı geliyor. (Savaşlar, isyanlar, tsunamiler ve depremler olmasın da istediği hızla gelebilir sakıncası yok.) Beklenen serilerin final bölümleri ya da devam filmlerinin beklendiği, gişede kıyasıya bir rekabetin yaşanacağı bir yıl olacak gibi. ( Olimpiyatları ve Avrupa şampiyonasını saymıyorum bile. Mayalar acaba futbol sahasındaki tepişmelerden ya da olimpiyatların İngiltere bütçesinde dev bir delik açmasından mı bahsetti?)
Bu sene içinde beklediğim tek yapım (İnanmayın aklımda daha ne yapımlar var da yazmaya üşeniyorum) Ice Age.
İlk filmi izlediğimden beri koyu bir Sid hayranıyım. Bunda Türkçe seslendirmesini yapan kişinin payı büyüktür.
Buyurun fragman

Normalde filmleri ana dillerinde izlemeyi severim ama Ice Age bu konuda bir istisna. Zira sesleriyle karakterlere hayat verenler o kadar başarılı ki keşke tüm dünya onların sesiyle izlese diyorum. 13 Temmuz 2012 için biletler hazırlansın. Vakit Sid'i izleme vakti. Manny ve Diego'nun hakkını yiyemem. Kahramanlarım benim. :D

20 Aralık 2011 Salı

Dark Knight Rises / 27 Temmuz 2012

İlk Batman filmini izlediğimde kaç yaşındaydım hatırlamıyorum. Bir zamanlar Ankara'nın en güzel sineması olan Akün Sinemasına götürmüştü annem bizi. (Bu tür aktiviteleri yapabileceğim annemden başka kimsem olmadığı için annem ve ben diye başlayan cümlelere alışsanız iyi olur. Zira kendisi en büyük ilham kaynağımdır:D ) Konuya dönelim ilk filmde Michael Keaton ve Jack Nicholson ( Bayılıyorum bu adama. Bir gün karşılaşsak 2 deli ne güzel sohbet ederiz ama.) İyi kızlar kötü adamları sever misali Joker karakterine bayılmıştım. Yıl 1989 muş az önce baktım İmdb den. 8 yaşında bir çocuk işte. Zaman geçti, devir değişti teknoloji kendini aştıkça aştı. 23 yıllık macerada kimler yakışıklı yarasaya can vermedi ki? Michael Keaton, Val Kilmer, George Clooney ve maceraya son veren isim Christian Bale (Hiç sevemem kendisini.) Serinin son 3 filmini henüz izlemedim. Özellikle Heath Ledger'ın talihsiz ölümünden sonra arşivimi açıp bakmak gelmedi içimden. Son film 27 Temmuz 2012 de gösterime girecek. O zamana kadar mayalar haklı çıkmaz, kıyamet kopmazsa eksikleri tamamlar ve keyif içinde son filmi sinemada izlerim. Gazeteleri okurken yeni fragmanın çıktığını gördüm. Buyurun üstte izleyebilirsiniz. Burada da Türkçe altyazılı fragman var. Bloga eklemeyi başaramadım.

Modern Çağın Hürremleri

Geçen seneden beri bir Muhteşem Yüzyıl çılgınlığıdır gidiyor. Yalanım yok bende izliyorum. Oldukça ilginç ve hoş bir yapım olmuş. Bildik, sıkıcı vurdulu kırdılı, ağlak dizilerden değişik. Anlattıklarının doğruluğu tartışılır ancak gerek ekonomik anlamda gerekse tarihe olan ilgi konusunda ortalığı biraz hareketlendirdiği bir gerçek.


Geçen gün dizinin senaristi Meral Okay'ın röportajına denk geldim. Hayal gücü katmak zorundayız diyordu. Bir bakıma haklı. Haremin ve Hürrem'in yaptıklarının anlatılabilmesi için bir takım değişiklikler yapılması zararuri. İlk yayınlandığında kıyametleri koparması bize okul yıllarında anlatılan tarihin hata kabul etmememesi ve konuların değişik bir bakış açısıyla yayınlanması yüzündendi.


Olaya hümanist bir bakış açısıyla yaklaşırsak tarihi sadece savaşlardan ve zaferlerden ibaret gören günümüz gençliğini az da olsa araştırmaya yöneltmesi, meraklandırması işin iyi tarafı.. Kendi açımdan şöyle bir örnek verecek olursam Pargalı İbrahim Paşa'nın seraskerliğe kadar yükselmesi yani hanedan mühürleri arasında padişahın mühründen sonra en makbul olanını alması (Pargalı İbrahim Paşa aynı zamanda Makbul İbrahim Paşa olarak da bilinir) bildiğim bir durum değildi. Tabii işin bir de kötü tarafı var. Hürrem ve Kanuni Sultan Süleyman'a karşı Şehzade Mustafa'nın katli yüzünden büyük bir antipati duyulacak. Gerçi Hürrem Sultan'ın Şehzade Mehmet'in vefatından sonra oğulları arasında Şehzade Selim yerine Beyazıt'ı tahta en yakın ve yakışan aday olarak görmesi olayın ayrı bir trajik boyutunu gözler önüne seriyor. Evlat ayırımı....


Tabii bu kadar yazılandan sonra olaylara birde harem gözüyle bakmak lazım. Burada uzun uzadıya harem şöyleydi böyleydi demeyeceğim. Asırlardır merak edilen bir konudur ve öyle kalmaya devam etsin. En güzel hikayeler hayalgücüyle yazılandır deyip olayı haremdeki hatunların, hasekilerin ve sultanların gözüyle görebilmek için empati kurarark kendi açımdan anlatayım.


Bir gün evinizde ailenizin dizi dibinde sakin sakin otururken birileri sizi onların yanından alsın, az da olsa özgürlüğünüz varken bilinmedik bir kültüre köle etsin. (Tamam cellallenmeyin hemen sadece empati kurmaya çalışıyorum.) Henüz 9 yaşındasınız. Bugünle kıyasladığınız zaman 9 yaşındaki bir çocuk odasını toplayamaz şimdilerde. Neyse konu yine kayıyor. Ailenizden uzaklaştırıldınız, köle edildiniz ve bir saraya getirildiniz. Çağında dünyanın merkezi olan bir saraya. 6 sene boyunca zamanın çok ilerisinde olan bir eğitim aldınız. (Tarihçilerin ortak noktada buluştuğu konulardan biridir haremdeki eğitim. Musiki, edebiyat ve dil eğitimi verildiği herkesçe bilinen bir konu. Dizinin eksi yönlerinden biride bu. Keşke verilen eğitim ve terbiyeyi daha fazla gösterselerdi. Bütçe yoktu demesinler. Saray mutfağını göstermekten ziyade bunu gösterselerdi çok memnun olabilirdim.) 15 yaşında sultana eş oldunuz. Çocuklar doğurdunuz. Buraya kadar her şey çok güzel. Asıl sorun kardeşlerden biri tahta geçtiği zaman diğerlerinin boğduruluyor olması. Siz bir anne olsanız bu duruma katlanabilir miydiniz? Ne Mahidevran Sultan ne de Hürrem Sultan katlanamazdı. İşte saray içindeki entrikaların, güç savaşlarının nedenini bu tahta geçen kardeşini katleder olayı oluşturuyordu. Nedendir bilinmez bu taht için kardeş katli olayı Sultan 1. Ahmed döneminde son bulmasına rağmen hasekisi Kösem Sultan'ın zamanında saray içindeki dominant tavırlarını açıklayamıyorum. (Aslında açıklarım. Kösem Sultan'ın saraya getirilmesinden sonra  Sultan Ahmed'in annesi Handan Sultan ve babaannesi Safiye sultan tarafından zulüm görmesi daha gencecik bir kız olan Kösem Sultan'ın kendini ve çocuklarını koruma içgüdülerini öne çıkarmış olabilir. Yine de bu içgüdüler kendi torununu boğdurtmaya çalışırken başka bir annenin içgüdüleriyle çakıştı ve bu onun sonu oldu. Gördünüz mü açıkladım. ) Biraz empati biraz da tarih bilgisiyle olaya bakarsak işleri zordu haremdekilerin.


Başlık modern çağın hürremleri sadede gel diyorsunuz. Tamam hemen konuya dönelim. Artık daha kolay bir çağda yaşıyoruz. Kadınlar siyasetten bilime her konuda rahatlıkla varlık gösterebiliyorlar. Ama günümüzde çok büyük bir eksi yön var. Magazin boyutu ön plana çıkıyor. Şöyle söyleyeyim. Boyu uzun, fiziği biraz düzgün olduğu zaman akla gelen ilk meslek modellik ya da dizi oyunculuğu. Azıcık sesi güzelse parlak neon ışıkları altında şarkıcılık. İyi de hanımlar kendinizi neden belirli kalıplara sokuyorsunuz ki? Zengin koca, azıcık para. (Lütfen yanlış anlaşılma olmasın. Benim tepki gündüz gözüyle televizyonları işgal eden gereksiz programlara ve onlara katılanlara.) Ama magazine malzeme olanlar değil benim derdim. Vahşi içgüdülerinin esiri olanlar.
Az önce dedim ya harem eğitimi diye. İşte nesiller geçse de, çağlar değişse de değişmeyecek tek şey eğitim ve o eğitimle birleşecek içgüdüler. Hürrem hırslarını yanlış yönlendirdiği ve çevresini buna esir ettiği için bugün acımasız Sultan olarak tanındı. Bugün ana haber bültenlerinde gördüğüm Hürremleri de ibretle izliyorum ve ne yazık ki Şehzade Mustafa gibi bugün sebepsiz yere canından olan gençleri görüyorum.
Neyse sultanların mekanı cennet olsun. Kolay değil yüzlerce yıl sonra bile adından bahsettirmek kolay değil. Seviyorum ben tarihimi....

19 Aralık 2011 Pazartesi

Son

Aslında bu blogu açarken pek dizilerden bahsetmeyi düşünmüyordum. Çünkü insanlığın hem internet hem de diziler yüzünden gerçek hayattan giderek uzaklaştığını düşünüyorum. Her gün yerli yabancı onlarca diziyi izleme telaşesi içinde insanlar birbirinden uzaklaşıyor. Ev ahalisinin sohbetleri giderek değişiyor. Şşşt birader bugün Fringe izledin mi? ya da Bugün Mentalist günü işimi acilen bitirmem lazım. Öyle Bir Geçer Zaman ki de Osman ne içli ağladı yavrum benim sohbetleri karıcığım günün nasıl geçti, iş güç nasıldı hayatım ya da oğlum bugünkü matematik sınavında ne yaptın sorularının önüne geçti. Okul yıllarımı hatırlıyorum da herkesin birbirine anlatacak ne çok şeyi olurdu. Akşamdan sabaha ne çok şey biriktirirdik. Şimdikiler ancak dizilerin yorumlarını yapıyor. Neyse konudan fazla sapmayalım. Bugün tesadüfen denk geldiğim ve gelmez olaydım dediğim bir fragmanı anlatayım sizlere. Anlatılmaz yaşanır. Yeni Ezel diyorlar bu dizi için. Ezel'i izlemediğim için nedir ne değildir bilemem. Tek bildiğim zekice kurgulanmış bir yapım olduğuydu. (Öyleyse eğer keşke tüm diziler aynı olsa. Zira aynı yapımların dayatılmasından son derece rahatsızım. Müzmin muhalafet diyebilirsiniz. Zamanla daha iyi anlaşılacak bu sözüm :D )
Neyse fragman diyordum. Yüreğime indiriyordu az daha. Buyurun izleyin siz karar verin.


Tamam gizem yaratmaya çalışmışsınız ama bu kadar da olmaz ki. Spikerin hali kanımı dondurdu resmen. Eğer söyledikleri kadar iddialılarsa izleyeceğim. Ama klasik ağlak zırlak ve hiçbir amaca hizmet etmeyen bir dizi çıkarsa karşıma bu köşede benden çekecekleri var. Çatalın kaşığın yerini bile beğenmedim der yerden yere vururum hiç acımam.
Merak edenler için buyurun size bilgi sayfası. SON.


Dip not: Şayet kalp, tansiyon ya da benzeri bir rahatsızlığınız varsa izlemeden önce ilacınızı için.

16 Aralık 2011 Cuma

İlk yazı...

Jade'nin aslında yeşim taşı olduğunu pek çok kişi bilir. Hayır yeşil gözlü değilim. Yazacak, anlatacak çok şey var. Filmler, festivaller, bildik sorunlar, kurulacak hayaller, yazılacak hikayeler ve daha pekçok şey var. Sıkıntıya mahal yok. 3 günlük dünya deyip blogumun ilk yazısını az da olsa saçmalayarak tamamlıyorum. Keyifli okumalar herkese....
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...